Canlının doğuştan itibaren yaptığı öğrenilmemiş davranışlara doğal ya da doğuştan gelen davranışlar denir. Doğuştan gelen davranışlar kalıtsal olarak kazanılır. Çevresel etkilerin bu davranışlar üzerindeki etkisi çok azdır. Bir türün tüm bireylerinde çevresel etkenlere bağlı olmaksızın doğuştan gelen davranışlar kabaca aynıdır. Avlanmak ya da üremek için yapılan pek çok davranış doğuştan gelen davranışlara örnek olarak verilebilir.
Doğuştan gelen davranışlar;
1. Refleksler
2. İçgüdüler olarak iki grupta incelenir.
Refleksler
Hayvanlarda belirli uyarılara karşı oluşan ani ve değişmez tepkilere refleks dendiğini denetleyici ve düzenleyici sistemler konusunda öğrendiniz. Refleksler sinir sistemine sahip tüm canlılarda görülür. Örneğin elektrik şoku verilen bir solucanın büzülmesi, yeni doğan bebeğin emmesi, öksürme, hapşırma, göz kapağının kırpılması, köpeği gören kedinin kuyruk tüylerinin dikleşmesi birer refleks örneğidir. Reflekslerin bazıları doğuştan geldiği halde bazıları da öğrenme ile sonradan kazanılabilir.
İçgüdüler
Doğuştan gelen davranışlardan birisi de içgüdülerdir. İçgüdüler bireyin yaşamını sürdürmesinde önemli role sahiptir. Üreme, yuva yapma, göç etme, yavru bakımı gibi davranışlar içgüdüsel olarak gerçekleşir. İçgüdüler kalıtsaldır ve öğrenmeyle oluşmaz ancak bilinçli gerçekleştirilir. Refleksler ise bilinçsiz gerçekleşir.
Hayvanlar aleminde pek çok canlıda içgüdüsel davranışlar görülür. Her türün bireyleri, türe ait tipik içgüdüsel davranışlar gösterir. Örneğin arıların buldukları besinin yerini diğer arılara bildirmek için yaptıkları dans, kazların göçleri sırasındaki dizilimleri birer içgüdüsel davranıştır. Farklı türlere ait örümceklerin içgüdüsel olarak yaptığı ağın şekli, ipek böceklerinde tırtılların pupa evresine girmeden hemen önce etraflarına koza örmesi, mayıs böceği larvalarının ışıktan kaçması ancak erginlerin ışığa doğru hareket etmesi de birer içgüdü davranışıdır.
Kuşlarda yuva yapılacak malzemenin bulunması, taşınması ve yuvaya özel şeklin verilmesi içgüdüsel olarak gerçekleştirilir. Balıklar da tıpkı kuşlar gibi yuvalarını içgüdüleri ile yapar. Örneğin erkek güneş balığı gölün tabanına yuva yapar. Dişi balık ise yuvaya yumurtalarını bırakır. Erkek balık, yumurtaları döller. Yumurta bakımı sadece erkeğe aittir. Erkek balık yumurtaları açılıncaya kadar korur.
Kuşlardaki göç etme davranışları da içgüdüseldir. Pek çok kuş türü kışı daha uygun yaşam şartlarında geçirmek için yılın belirli zamanlarında sıcak bölgelere göç eder. Bu kuşlar her yıl aynı rotayı izler. Örneğin Norveç'te yapılan bir araştırmada daha yavruyken ayağına halka takılan bir grup kutup deniz kırlangıcı uzun süre izlenmiştir. Kırlangıçların, Kuzey Kanada, Grönland, Kuzey Avrupa, Sibirya ve Alaska'da üredikleri, daha sonra güneye göç ettikleri ve buradan Güney Kutbu'na gidip yazı burada geçirdikleri belirlenmiştir. Kırlangıçların sekiz ay süren ve yaklaşık 35 bin km'lik yolculuktan sonra üredikleri yere tekrar döndükleri gözlenmiştir. Yapılan araştırmanın sonunda 27 yıl önce Norveç'te ayağına halka takılan bir kutup deniz kırlangıcının aynı bölgeye geldiği görülmüştür.
Araştırmalar pek çok göçmen kuşun güneşi ya da yıldızları kılavuz alarak yollarını bulduklarını göstermiştir. Bazı göçmen kuş ve balıkların ise dünyanın manyetik alanını algılayarak göç ettikleri düşünülmektedir.
İçgüdülerin kontrolü
Memelilerde hipotalamus bölgesi içgüdüsel davranışların kontrol merkezi olarak bilinir. Hipotalamus aynı zamanda, yeme, içme, üreme, uyku, yavru bakımı ve sıcaklık değişimlerinde de etkili olan bir yapıdır. Örneğin keçiler üzerinde yapılan bir deneyde, su içme ve su arama içgüdüsünün hipotalamus tarafından kontrol edildiği ve bu davranışın başlamasına da kandaki ozmotik dengenin bozulmasının neden olduğu gösterilmiştir. Kandaki su miktarı düşerse keçide su içme isteği ve su arama içgüdüsü başlar.
Hipotalamus üreme ve yavru bakımı davranışlarını da kontrol eder. Örneğin mevsimsel olarak artan güneş ışığı miktarı hipotalamusu etkiler. Uyarıyı alan hipotalamus, hipofiz bezini uyarır. Hipofiz bezi de üreme organlarında hormon salgılanmasını, böylece üreme ve yavru bakımı davranışlarının düzenlenmesini sağlar. Örneğin prolaktin hormonu güvercinlerde yavru besleme davranışını başlatır. Güvercinler yavrularını kursaklarında ürettikleri güvercin sütü adı verilen beyaz renkli bir sıvı ile besler. Bu sıvı, yavruların yumurtadan çıkmasına yakın bir zamanda prolaktin hormonunun etkisi ile üretilir. Böylece yavruyu besleme davranışı gerçekleşir.
Hormonların davranışlar üzerindeki etkisi keçilerde de izlenmiştir. Bu canlılarda hormonların etkisiyle morfolojik, fizyolojik özelliklerinde ve davranışlarında değişiklikler olduğu tespit edilmiştir. Keçilerde doğum ve analık davranışları yetiştiriciler tarafından bilinir ve takip edilir. Örneğin doğumu yaklaşan keçiler diğer keçilerden uzaklaşır ve sessiz yer arar. Doğumdan birkaç saat önce diğer keçilerden uzaklaşma, sık pozisyon değiştirme, sık sık meleme ve yakınında bulunan hayvanı kovalama gibi rahatsızlık davranışları görülmeye başlar. Keçilerin doğumdan önce gözlenen davranışları verilmiştir.
Yorumlar
Yorum Gönder